Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Süper Lig Galatasaray Fatih Terim Milli Takım, Fatih Terim sözleşme, Fatih Terim basın toplantısı, İmparator Fatih Terim - Galatasaray Haberleri

        ozgurugur@haberturk.com

        twitter.com/_ozgurugur_

        Başlığa bakıp kızmayın, bence Fatih Terim de çöküşün farkında.

        Ve çöküş aslında yeni değil.

        Bu süreç Fatih Hoca'nın ikinci Galatasaray döneminde başladı.

        Terim’in artık gidecek yeri yok.

        Dünyada çalışabileceği sadece 2 büyük takım var: Galatasaray ve Milli Takım.

        Siz goygoyculara bakmayın, bu saatten sonra Avrupa’da büyük bir takımı çalıştırabileceğini sanmıyorum.

        'Büyük başarılar' diye yutturulan süreçlere bir göz atalım...

        Evet, Galatasaray son 2 yılda lig şampiyonu oldu...

        Ama ortada rakip yoktu.

        Fenerbahçe şike belasıyla, Beşiktaş şike ve mali sorunlarla çalkalanıyordu.

        3 büyükler arasında sorunsuz tek kulüp Galatasaray’dı.

        Ünal Aysal’ın inanılmaz fedakarlıklarıyla ve yaptığı transferlerle Terim’in öğrencileri aradan sıyrıldı, ipi iki kez üst üste göğüsledi.

        Galatasaray’ın o iki sezonda şampiyon olmaması mucize olurdu.

        "Terim, Canaydın döneminde kulüpte para yokken neden başarılı olamadı?", "Aysal Başkan onca kaliteli oyuncuyu transfer etmese ne olurdu?" diye soran yok.

        “Peki ya Şampiyonlar Ligi’ndeki çeyrek final?” dediğini duyar gibiyim.

        Şimdi sana soruyorum…

        Lütfen elini vicdanına koy…

        Bugün Beşiktaş ya da Fenerbahçe’ye Avrupa kupalarında Braga ya da Cluj rakip olsa, ne düşünürdün, ne yazardın?

        İlk ciddi rakip Schalke ilk maçta madara etti, ikinci maçın son yarım saati kabusa döndü.

        Real Madrid maçları malum.

        Bir soru daha…

        Dünyanın bütün iyi teknik adamlarının bir oyun sistemi vardır.

        Lütfen bana söyler misin, Terim’in sistemi nedir?

        ‘Fatih Terim ekolü’ diye bir ekol var mıdır?

        ‘Yürüyün aslanlarım’…

        ‘Parçalayın kaplanlarım’…

        ‘Allah yardımcınız olsun yiğitlerim’…

        Terim ekolü işte bu…

        Arada bir de ‘Onu çekme, bunu çek’!

        Hep saldır, hep pres yap, hep ısır…

        Sahada saldır, soyunma odası koridorlarında saldır, basın toplantısında saldır…

        Hareket çek, küfret, bağır, çağır, küçümse…

        Mağrurlan, gururlan, kibirlen…

        Şikayet et, hedef göster, taraftarın önüne at…

        ‘Yahu şu adamı biraz eleştirin’ diyene…

        ‘O çok başarılı kardeşim. Olsun o kadar EGO, o kadar AYRICALIK’…

        ***

        Terim, tüm bu olumsuz özelliklerinin yanında akıllı bir adam...

        Son iki sezonda adının çok yıprandığını o da anladı.

        Ünal Aysal’ın, kurumsallaşma uğruna kendisini bir çırpıda silip atabileceğini bilen Hoca, denize düşmüş 'ELEMAN' gibiydi…

        Tazelenmesi, imajını yenilemesi ve en ama en önemlisi burnundan kıl aldırmayan 'İMPARATOR' karizmasına yeniden kavuşması, yeniden DOKUNULMAZ olması gerekiyordu.

        Milli davet imdadına yetişti, Andorra ve Romanya maçları ilaç gibi geldi.

        Karizmada oluşan yırtıkları dikmek için hem Galatasaray-TFF krizi hem de ilk iki maç çok iyi kullanıldı.

        Kamuoyunda oluşturulan "Tek çare Terim" algısı keyfine keyif kattı.

        Ama gel gör ki; Terim’in ‘gaz’ı bile iki takımı başarıyla koşturmaya yetmedi.

        Bir tarafta kazanılan 6 puana karşılık, diğer tarafta kaybedilen 6 puan vardı.

        Küskün futbolcular, disiplinsiz gençler, Drogba’nın şımarıklıkları da cabası.

        Ve iki puan kaybedilen Antalya maçı sonrası basın toplantısında aynı hikayeler…

        “Gel dediler geldim, git dediler gittim”

        “Beni bazı şeylere mecbur etmeyin”

        “Bir kez bile sözleşmemi açıp okumadım”

        “Ahlaksızlar”

        “9 dava açtım”

        Bu cümlelerle mesaj futbol kamuoyuna ve yazar-çizer takımına...

        "Ben yine İMPARATOR'um, ona göre" mesajı.

        Alıştık, Allah zeval vermesin.

        Ama benim için asıl dikkat çekici-can alıcı mesaj şu oldu:

        “Bugüne kadar kurumsal değil, durumsal baktım!”

        Hoca aklınca iki milli galibiyet alınca ipleri eline geçirdi, Ünal Aysal’a gözdağı veriyor, meydan okuyor…

        “Kurumsal kurumsal dedin, ben de kurumsal bakarım-bakmaya başladım” mesajı gönderiyor.

        "Birileri rahat edecek diye imza atmam" diyerek de aslında köprüleri atmaya ne kadar hazır olduğunu açık ve net olarak beyan ediyor.

        "Git dedikleri zaman da kolay kolay gitmem, direnirim" diyor bir de Terim...

        O da sana yani taraftara mesaj, anla işte...

        "Ben gitmek istemedim, Aysal gönderdi. Kalbim hep Florya'da-TT Arena'da" klişeleriyle Milli Takım-GS-Milli Takım-GS döngüsünde bir sonraki adım için açık kapı bırakıyor.

        ***

        Büyüksün Sinyor!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ